26 Şubat 2013 Salı

Gecenin Davetlisi Ay!!

    Saat sabahın dördünü biraz geçiyor ve insanın uykusu âni bir soğuk yüzünden kesiliyor.Tabii yataktan fırlayan kim oluyor; ben.
    Birkaç gündür hava durumunda söylüyorlar İstanbul genelinde soğuk bir hava olacak diye.Haftasonu eh hadi soğuktu, haftaiçi o kadar olmayacağını söylemişlerdi, ama şu saate dışarı bakıyorum ki, açık bir gece, yukarıda Formula-1 rallisi yapan hızlı bulutlar ve ufka doğru inmekte olan güzel pırıl pırıl bir Ay var.
    Tabii yinede hava soğuk.Şehir bu saatte sessiz sakin, yinede birkaç gece kuşu hala şu anda İstiklal Caddesi'nde dolaşıyor.Belediyenin canlı Web kamerası ile arada birde olsa bakmak güzel oluyor.
    Daha sabah bile henüz olmamış iken elimde bir fincan sıcak çikolata, sanki vücut tekrar yatmak istemiyor, ama hava soğuk.Şu saatte film izlesem acaba nasıl olur?İki yeni film var elimde ki onlarla ilgili blog daha sonra yazacağım.
    Yada dün bir kısmını izlediğim Oscar Töreninin kalanını mı izlesem?Ne garip, sanki insanoğlu gece için yaratılmamış, ama gece zamanı bile çalışan insanlar var."Keşke bende gece, aktif bir kafa ile çalışsam" düşüncesi geçti, ama dışarıda hava soğuk.Uzaktan sabaha hazırlanacak olan vapurların sesi, az da olsa duyuluyor.Kadıköy ve Üsküdar bu saatlerde bir başka oluyor.Üsküdar'ı çok bilemiyorum ama, Kadıköy sanki minik bir Vegas gibi, hiç uyumuyor.Enderde olsa bir minibüs görebilirim, Sabiha Gökçen'e gitmek için,yada şöyle diyelim, yetişebilmek için oradaki HAVAŞ ve HAVATAŞ otobüslerini bekleyen(E10 servisini de unutmayalım) yolcular görebilirim.Karşıdan gelen mekan gençlerini güvenle evlerine götürecek taksiciler her an hazır beklerler.
    Penceremden deniz görünüyor, Ay hala ufka doğru düşüyor ve bulutlar hız yarışı içindeler.Sanki arkalarından güçlü bir yağmur gelecek gibi.Dışarı da hava soğuk, şükretmeliyim ki başımı sokacak bir yatak ve ev var.Ya imkanı olmayanlar, hadi onuda geçtim, köpekler, kediler.Kaç tane hayvansever şu anda düşünüyordur "Ah.. bahçeli evim olsa hepsini beslesem!!" diye.Bence hepsi.
    Yukarlarda esen rüzgar, hafifden aşağılarada iniyor, sabah ayazı geliyor sanki.Çatıların bir kaçında küçük karartılar görüyorum; Kargalar soğuk olmasına rağmen yanyana dizilmiş, ısınarak uyumaya çalışıyorlar ve nerden baksam 1-2 saate kadar gaklamaya başlayacaklardır.
    Denizi görüyorum, onlarca gemi boğazdan geçiş sırasını bekliyor.Işıkları parıldıyor.Karşı kıtanın da ışıkları pırıl pırıl parıldıyor, özellikle İstanbulumuzun yüksek binalarının.Herbiri birer heykel gibi şehrin bekçiliğini yapıyorlar.
    İçi boş vapur şu anda boğaz'da, gidiyor sabah yoğunluğunu ağırlamak için iskelelerden birine, kimbilir hangisine.Kaptan, şu anda sıcacık çayını yudumlayıp, simidini de sıcak sıcak yiyor olmalı.Benimde karnım acıkıyor, evde taze ekmek var, ama bu saatte bile yemek siparişi eden olur diye açık onlarca mekan var şehrin içinde.Mesela Taksim, şimdi taksiye atlayıp gitsem oraya, Islak Hamburgerciler kesin açıklardır.Bak şimdi canım çekti, tanesi 2 liradan şöyle 4-5 adet alsak, sabah kahvaltısında iyi olmaz mı?Olmaz tabii, kahvaltı bu; güne başlangıç ilacımız.Sıcak bir çay, yanında bir tost yada soğuk bir sandviç.
    Daha gün ağarmadı bile, elim kapının kulpunu tuttu ve mutfağa yönellti, az kalsın duvara çarpıyordum, bu da ne?Ufak bir esinti, "Beni Hisset" diyor sanki Kuzeyin Rüzgarları.Mutfağın penceresi hafif aralık kalmış.Cidden dışarısı soğukmuş.Üstümde kazak olmasına rağmen esintiden ürperdiğimi söylemeliyim.Şimdi güzel bir çay ve bir çift soğuk sandviç ile güne başlamanın zamanı geldi de çattı.
    GÜNAYDIN HERKESE :-)

Hiç yorum yok: