3 Ağustos 2015 Pazartesi

Gecenin Yarısında Hiç Beklenmedik Bir Film

    Yıllık iznimin şurada bitmesine birkaç gün kala, yine başka bir yazımda olduğu gibi, 2. Dünya Savaşı temalı birkaç filmi ve onlara gönderme “Kara Komedi” temalı birkaç film daha izler iken komşumla birlikte, bunların hepsini yerle bir edecek başka bir filme rastladım.
    Şimdi tatilde olduğumuz için, istediğim saatte yatıp, istediğim saatte kalkabilirim ve genelde geceleri televizyonda güzel programlar bulunur.
    Hemen endişelenmeyin, artı 12 veya 21’ler yada kırmızı,sarı noktalar kuşağı değil sözünü ettiğim yayınlar.

    Örnek olarak, bizim türk kanallarında, klasik saçması olan dizilerimizin tekrarları vardır, onlar gibi.
    Elde hazırlanmış leziz bir sandviç ve soğuk bir meyve suyu ile ekranın karşısına kurulup, Discovery’den “Nasıl Yapılmış?” serisini izleyim dedim, bilirsiniz bazı geceler, birkaç bölüm hep arka arkaya gelir, keyiflidir de izlemesi.

    Ancak, kanallar arasında zaplama yapar iken, bir kanalda henüz başlamakta olan bir film vardı.Konusuna baktım, romantik ve komik olacağını düşündüm.Belgeseller başlayana kadar belki biraz bakarım dedim.Bakarım dediğim filme öyle bir kapılmışım ki, film götürüyor, sonunu merak içerisindeyim, şans ki telefonum da içeride, bu yüzden Wiki üzerinden içeriğini merak edip bakamıyor ve filmden gözümü ayıramıyorum.

    Filmin sonu geldi, final sahnesi o iki saatlik filmin tüm cevabını verdi kısaca.Elimde bir torba dolusu peçete ve yüzüm salya-sümüklü artı burnumda kanıyor.
    Sanki, sevdiğim birini hiç göremeyecekmişim gibi, ona veda edip, arkadan “Adios” dermiş gibiydim o anda.
    Sinemayı çok seven bir insanım, izlerken eleştiri de yapabilir, yerimden de fırlayabilirim, ara ara önyargılı da olabilirim.Tıpkı bu filmde olduğunu fark ettiğim gibi.Yazıklar olsun dedim kendime, filmin ismini bilip de nasıl olup da izlememişim diye.Büyük ihtimalle, o zamanlar ilgimi çekmemiş olabilir.
    Salya-sümük olmak hadi normal olabilir de, neden burnumun kanadığına anlam veremedim. Neyse ki film bittiği için hemen telefon üzerinden, Yüce Google bilgemize danıştım. Aşırı dram bir film, insanı salya-sümük edebilir, üstüne romantizm de eklerseniz insan vücudu da misilleme olarak gözyaşı üretir ve bu ikili birleşince burundaki kılcal damarlar da dayanamazlar ve çatlama olur, ardından da kanama başlar.

    Kimse bana, “Bir erkek ağlamaz!” demesin, eğer erkek ağlamayacak olsaydı, Tanrı onun gözlerine koymazdı gözyaşı torbalarını, o yüzden cümleyi şöyle “edit” edelim: Her insan ağlayabilir, ister sevinçten ister üzüntüden, hiç fark etmez; ağlamak ayıp değildir.

    Sonra filme ait birkaç analiz daha yaptım, bir sevgili ile izlenmesi gerekçesi varmış.Tühh işte, o gerekçeyi yapmadım ben, iki saat boşa gitti. Şansıma film gece yarısı ekrana çıkmıştı, yani tüm insanların uyuduğu, ama benim ve benim gibi insanımsıların uyanık olduğu bir saatte.

    Film bu arada eski bir film, çok çok aşırı eski değil ama, birkaç yıl öncesinin filmi.Bana sanki, daha geçen yıl yapılmış, yepyeni bir başyapıt gibi göründü oysa.

    Filmi hâlen izlememiş olan var mıdır, bilemiyorum.Büyük ihtimalle milyonlar izlemiş ve litreler dolusu gözyaşları akmıştır.Yine de izlememiş olan varsa, kesinlikle gerekçelerini hazır etsin.Bir sevgili, bolca peçete mendil, belki romantik bir ortam, ve izole edilmiş bir iki saatiniz…Film sırasında keyfinizin bölünmesini istemezsiniz umarım.
Son olarak,


Bir film izledim,
sanki aşk bir peri.
Bir film izledim,
hayat dolu bir sevgi.
Bir film izledim,
koca bir ömür gibi.
Bir film izledim,
aslen bir Not Defteri.




Hiç yorum yok: