Sinema sektörü ne kadar büyük bir sektör öyle değil
mi?Dizisinden, kitabına, çizgi romanından, duşta bir anda gelen ilhamlık
fikrine kadar hemen hemen her türlü kurgusu ile hayatımıza giren sinema
filmleri ile yaşadığımız Dünya adêta şekilleniyor, renkleniyor ve
gelişiyor.Peki bu filmlerin hepsi başarı gösteriyor mu?Bir kısmı evet, bir
kısmı belki, bir kısmı hayır(ne yazık ki).Dünya çapında başarıyla saygı gören
11 Oskar rekorunu üçleyen o muhteşem üç filmi izlemek de var, başarılı olamayıp
reytinglerden tokatlar yemiş kalitesiz filmleri izlemek de var.
Geçenlerde eski bir film izlemek istedim ve arşivimi
kurcaladım şöyle bir.Aşağıda yazacağım filmlerden biri bu.Film sona erdikten
sonra, dijital ansiklopedimiz Wikipedia üzerinden arattığımda filmin aslında
hiç başarı gösterememiş olduğunu gördüm ve bulunduğu listedeki birkaç eski-yeni
filmleri de merak ederek izleyim dedim.Bu filmler gerçek anlamda birer hayal
kırıklığı ve rezillik örnekleri olarak görünüyor sinema dünyasının
gözünde.Öyleki, bir kısmına harcanan bütçeye ekrandaki başarısı yetişememiş
bile.Şimdi filmlerimizi bir gözden geçirelim.
Super Mario Kardeşler
Asker
Kızıl Gezegen
Lolita
Final Fantasy:The
Spirit Within
Battlefield Earth
Pluto Nash’in
Maceraları
Waterworld
Poseidon(2006)
Stealth
Titan A.E.
Şimdi hepsine şöyle kısadan bir bakalım bu filmlerde neyi
beğenmemişler?Merak etmeyin çok çok uzun bir yazı yazmayacağım.
Oyun dünyasının en tanınmış karakteri Mario ile 1993
yılında, kardeşi Luigi ile birlikte muslukçu rolünde beyazperdede gördük ve
film iki kardeşin de Daisy’i-ki sonradan öğreneceğiz ki kendisi bir prenses- ve
kaçırılan diğer genç kadınları kurtarmak üzere kazara Kral Koopa’nın boyutuna
gitmelerinin macerasını izledik.Kimi eleştirmenler filmi, oyunu ile
bağdaşmadığı için duvardan duvara vurdular.Ben filmi çok beğendim, tamam oyunu
yansıtmıyor olabilir ama Dennis Hopper ve Bob Hoskins gibi iki büyük oyuncu
filmi o kadar neşeye sokuyor ki, kimi sahnelerde hâla gülebilirim.Eskilerden komedi arıyorsanız, izlemenizi tavsiye ederim.
Uzak bir gelecekte geçen bir askerin hikayesi ve başrolde
Kurt Russel abimiz var.Filmde bir aksiyon var gibi desem de, aslen hiçbir şey
yok.Ana karakterin zaten iki sayfalık konuşma metini bile vasat.Ancak biraz
dürtmeyle film sonlara doğru yine garip bir aksiyon ile çoşuyor.Bu filmde tek
beğendiğim içeriğindeki birkaç müzik, onun dışında film pek hakkını
veremiyor.Yinede izlenebilir.
Uzak olmayan bir gelecekte, Dünya her zamanki gibi yok olmak
üzere ve insanlar onu kurtarmak için komşu Mars’a yosun gönderirler ki oksijen
üretsin.Bir bakarlar ki oksijen düşüyor, yumurta g.te dayanıyor, hemen bir
inceleme ekibi gönderirler yanlarında minik bir robotcuk ile birlikte sonrada o
robot başlarına bela olur ve tüm erkek tayfadan geriye biri kalır o da kozmos
şansı ile gezegenden kurtulur.Başrolde Val Kilmer’ın olduğu Kızıl Gezegen’i her
ne kadar beğenmiş olsam da film sektöründe tam bir yüz karası oldu.Çünkü 80
milyon dolar ile çekilen film sıka sıka
33 milyon dolar başarı yakaladı.Zararı kime düştü bilemem, ama sırf bilim-kurgu
izleyim diye izlenebilir ve burada da yine müziğinin arkasındaki muhteşem ses
ve isim Emma Shapplin var.
Bu film aslında sinemaya ikinci uyarlamadır, ilkini 1962
yılında Stanley Kubrick tarafından sinemayla tanışan Lolita, yazarı VladimirNabokov’un romanına birebir sadık kalmıştır, ancak bu 1997 yapımı ikinci
uyarlama, karşı konulamaz bir cazibeden doğan yasak aşk için ödenecek bedeli en
saf haliyle anlattığı için hemen sansürlenir.Genç bir kızla, orta yaşlı bir
insanın aşkını anlatan film Fransa-ABD ortak yapımı olmasına rağmen, ABD’de
hiçbir dağıtıcı firma filmi gösterime sunmadığı için film ilk olarak Avrupa
sinemalarında-ve ülkemizde- gösterime girmiştir.Sinemasına gidemedim, ama
VCD’de izledim ve ergenlik yıllarının verdiği aşırı enerji ile ben bile karşı
koyamadım filmdeki o zaman 17 yaşında olan Dominique Swain’a.Tabii şimdi
izlediğimde filmi, aynı etki yok üstümde.Film sizi cazibe ile ekrana
kitleyecek, yinede büyük sürpriz beklemeyin.
Yine uzak olmayan bir gelecekte, güzeller güzeli doktor Aki
Ross, uzaydan gelen ve adına Fantom denilen gizemli ve ölümcül ırkın
insanoğlunu yok etmesini önlemekle görevlidir ve bu nedenle Dünya’nın pek çok
köşesinden kendi deyimi ile ruhlar toplamaktadır ve toplam 8 ruh ile bu işi
kökten halledecektir.Film adını, Final Fantasy oyunundan alsada, oyun ile
yakından uzaktan alakası olmadığı gibi, hikayenin karakterle olan bağlantısının
zayıf oluşu, filmi ticari bir başarızlık olarak gösterse de bu filmde Dünya’da
bir ilk uygulanmıştır.İlk kez bir sanal bayan karakter magazin kapaklarını
süslemiştir büyüleyici güzelliği ile.Doktor Aki Ross’un detayları o kadar
belirgin ki, onun sanal bir kadın olduğuna insan ilk başta inanmak istemez
sanırım, zaten filmde sadece Aki’nin neredeyse vücudundaki her kılı detaylı
olarak “Render Çiftlikleri” olan tasarım departmanlarında hayat bulmuştur.Bence
sırf Aki’nin güzelliği için bile ikinci kez izlenebilir bu film.
Yazar L. Ron Hubbard’ın aynı adlı eserinden sinemaya
uyarlanmış bir filmdir.2000 yılının Mayıs ayında beyazperdeye gelen film büyük
bir rezalet olarak damga vurmuştur ve bunda en büyük etken, romanın filme
tamamen yansımamasından tutun da karakter ve senaryo ilerleyişini de ekleyin.3000
yılında insanoğlu köle olmuştur, Psychlos adındaki ırk tarafından.Bu ırk Dünya’da
yaşayabilmek için büyük bir yapı inşa ederler ve insanları radyoaktif
bölgelerde altın kazmaları için köleleştirirler.Sonrada bir grup köle yerin
derinliklerinde terk edilmiş bir Amerikan Üssü bulurlar tam donanımlı.Uçağından,yakıtına,cephanesinden,
nükleer bombasına kadar her şeyi kullanan insanoğlu yabancı ırkı sonunda hem
gezegenden kovarlar hemde yabancıların kendi gezegenlerini nükleer bomba ile
yok ederler.Film, neredeyse “En Rezil…” ödüllerinin hepsini kazanmıştır ve
filmin içinde özellikle yaratıkları gösteren kamera açıları çok çocukca
kalmıştır.Aksiyon yönünden bakıldığında film harika gibi görünse de, filmin
ilerleyişi son derece soğuktur.Ben izlerken bu etkiye girdim.İzlemek
istiyorsanız, ya John Travolta hayranlığı için izleyin yada sondaki birkaç
sıcak aksiyon için izleyin.
Açıkcası bu filmden hiçbir şey anlamadığımı açıkca söylemek
isterim.Pluto Nash ismindeki karakterimiz, artık “Küçük Amerika” olarak bilinen
Ay’da bir gece kulübü satın alır ancak bir önceki sahibi bilinmeyen bir nedenle
ölünce bunu çözmek Pluto’ya kalır ve yol boyunca pek çok garip karakterlerle
tanışır.Filmin sonuna kadar giden bu komedi-aksiyon süreci, kahramanların
Pluto-Club’da zafer kutlamaları yapmaları ile son bulur.Sırf komedi var ve
gülme ihtiyacı hissediyorsanız, izleyin.
2500 yılında geçtiği tahmin edilen film bir anti kahraman
olan denizcinin çevresinde dönmektedir ve bir kısım insanlar efsane olmuş olan
toprak diyarın hâlen var olduğuna inanırlar.Ve bunun cevabı Enola isminde genç
bir kızın dövmesinde bulunur.Hem deniz haydutları hemde kızın yaşadığı
bölgedeki bir grup insan, bu anti kahramanın muazzam gemisi ile birlikte uçsuz bucaksız denize açılırlar
ve filmin sonunda efsane olan diyarı bulurlar.Bu arada, öğrenirler ki, anti
kahraman olan denizci, gerçekte bir mutantdır, pelteli ayakları ve solungaçları
sayesinde suyun altında rahatlıkla nefes alabilmektedir.Bu durum daha baştan
diğer insanları korkutur, çünkü insanoğlunun bu yeni evrim basamağını kabul
etmek istemezler.Waterworld filmi, başarılı bir film sayılsa da zamanın iyi
reklam yapmadığı için başarı getirememiş bir film olmuştur, ancak film
güzeldir.Sırf o masmavi denizin HD formatta verdiği hazzı bile
tadabilirsiniz.Sırf bu filmi baz alarak tasarımcılar Universal Studios Park'ında “Waterworld”
temalı aksiyon platformları bile hazırladılar.Şu anda halen varmı bilmiyorum, ama
film güzel.
Denizlerin tanrısı olan Poseidon’un ismini alan muhteşem bir
yolcu gemisi(Cruise Ship) yılbaşını kutlamak için denize açılır ve eğlencenin
tam ortasında, sanki aynı isimli tanrının tokadını yermiş gibi, büyük bir dalga
ile alabora olur gemi.Yolcuların ve tayfaların çoğu, geminin tam kalbindeki
büyük yemek salonundadırlar ve geminin güvende olacağı düşüncesi ile orada
kalırlar ancak bir grup yolcu buna ikna olmaz ve oradan uzaklaşırlar, geminin
kıç tarafına ulaşmaya çalışırlar ve kısa süre sonra yemek salonundaki camların
basınç yüzünden parçalanıp salonun sulara kapılması ile ordaki tüm insanlar
ölür.Geminin dip kısmına doğru olan yolculuk zorludur, yinede sağ kalan grup
pruva pervanelerinden birini patlatmayı başarır ve dışarı çıkarlar ve gemi o
anda tüm gövde ile batar.Poseidon filmi eleştirmenler tarafından, yeniden
çekilmiş en kötü film olarak değerlendirildi.Karşılaştırma yapacak olursak, ilkfilm ile şimdikinde büyük görsel efekt farkı var, zaten izleyiciyi de etkileyen o
olacaktır.Her iki filmi de izledim, ikisi de güzel.Filmi, korku filmi diye
beklemeyin, tam dozda bir hayatta kalma savaşı veren bir film.Ama, benim
üniversite zamanındaki sapık-azgın(kadın görmemiş) arkadaşımın, seksi şarkıcı Fergie’nin yalnızca birkaç saniyecik kareleri var ve o muhteşem vücudunu tekrar
tekrar görmek için filmi geriye saran biri ile sakın izlemeyin filmi.Gerekirse
kız arkadaşınızla birlikte izleyin ve mümkünse akşam izleyin çünkü film çok
karanlık.
Bu şimdiye kadar izlediğim, gerçi sadece bir kere izlediğim
ve ondan sonra rastladıysam sadece televizyonda birkaç sahnesine rastladığım
bir filmdi ve hep öylece kalacaktırda.Ordu kendine muazzam bir silah
hazırlamıştır.Bir yapay zeka-ismi EDI- kontrolünde sesten hızlı uçak ve bu
uçağı en elit üç pilotun kontrolündeki birliğe teslim eden kumandan yüzünden
yapay zeka ile kedi-fare oyunu oynayan baş pilotun macerası sürer, hemde sürer
de sürer film boyunca.Birazcık ortamı duygusallaştırması içinde filme dişi
karakter olarak Jessica Biel de eklenmiştir.Dişi kahramanımız Kuzey Kore
topraklarına düşünce baş pilot ile EDI onu kurtarmak üzere harekete geçerler ve
film sonuna doğru EDI kendini feda eder, ancak film sonu sahnesinde görürüz ki
EDI’nin fonksiyonları hala aktifmiş gibidir, yani kesin bilemeyiz ne
olacağını.Birkaç it dalaşı gibi aksiyon sahnelerini saymazsak filmde çok da bir
artı yok diyebilirim.
İnsanlık 3028 yılında ileri derecede teknolojik atılım ile
uzayda seyahat edebilecek ve diğer ırklarla temas kurabilecek kadar
gelişmiştir.Ancak ileri derece deneysel araştırma olan (Proje Titan) gelişimi,
saf enerjiden oluşmuş olan Drej ırkını rahatsız eder ve Dünya’ya saldırıya
geçerler.İnsanoğlunun büyük yüzdesi kaçmayı başarır ama Drej ırkı, Dünya’yı sinema tarihinde görülen en kendine has bir yokoluş sahnesi ile havaya uçururlar.Titan
Projesi, Dünya yok olmadan hemen önce hiperuzaya kaçarak kurtulur ve
tasarımcısı Sam Tucker Titan’ı çalıştıracak olan şeyi oğluna bırakır.Aradan
geçen yıllarda oğlu Cale büyür ve bakıcısı ile sürüklenen bir kolonide yaşamaya
çalışır.İnsanlık, evi olmadığı için artık değersiz bir ırk vazifesi
görür.Profesörün yardımcısı Korso, Cale’i bulur ve Titan’ı bulup insanlığı
kurtarmak için onuda yanında götürür ve Titan’a ulaşana kadar hem Korso hemde
Drej ırkı Cale’in peşinde olur.Bu macera sırasında, Cale Akima isminde bir
kızla tanışır ve Titan’ı birlikte bulurlar.Titan, aslında dev bir gemidir ve
gezegen oluşturabilecek derecede muazzam bir gücü vardır,ancak boşalmıştır
kaçışı sırasında.Cale, saf enerji olan Drej ırkının enerjisini Titan üzerinde
kullanır ve geminin reaktörünü tam kapasite çalıştırır, bunun sonucunda geminin
gizli olduğu bölge olan buz alanı bir anda hareketlenir ve yepyeni bir gezegen
yakınında ki yıldızın ışığı ile ilk günışığını alır, bunu duyan diğer
sürüklenen koloniler rotalarını yeni dünyaya diğer adıyla Gezegen Bob’a
çevirirler.Film o kadar başarısız görülmüştür ki, yapımcı Fox Animation
Stüdyosu bile filmden hemen sonra kapanır.Film aslında animasyon ve el çizimi
tekniğinin bir karışımı ve esin kaynağıda Uzay Yolu’nun ikinci filmindeki
gezegen yaratabilecek teknolojisi olan “Genesis Device” isimli cihazdır.Aslında
film güzel, hele ki daha baştaki Titan’ın kaçışı ile Dünya’nın yabancı ırk
tarafından yok ediliş sahnesi filmin -tek- başyapıtı diyebilirim size.Özellikle
pek çok yok ediliş sahnelerini geride bırakan başlangıç sahnesi için bile
aylarca yapılmış bir araştırma söz konusu.Sevgili ile yada arkadaşlarla
izlenebilir bir film mi bilemem, ama animasyon-bilim kurgu seviyorsanız
izleyebilirsiniz.
Bu saydığım filmler
dışında Wikipedia’nın hazırlamış olduğu listede daha çok film var.Ben
içlerinden en ilginç olanlarını buldum izledim ve sizlere anlatıyorum.
Herkese iyi Seyirler.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder