Mart ayının sonları geliyor.Neşenin, mutluluğun ve eski
bitişlerle yeni başlangıçların kesiştiği kavşakta ben, eski arkadaşımı,
kardeşim kadar yakın kankamın evlendiğini gördüm.Güzel bir düğün, güzel bir
etkinlik ve gecede, canım arkadaşım sevdiği kızla hayatını birleştirdi.
Düğün, şehrin neredeyse dışı olacak bir yerde ki, büyük bir
otelde gerçekleştirildi ve o akşam otelin diğer birkaç salonlarında da, başka
düğünler vardı.Ne bereketli bir otelmiş diye düşündüm.Hatta, bir süre önce bir
tanıdğım da bu otelde evlenmiş.
İstanbul, ulaşımıyla zor bir şehirdir bilirsiniz.Bu yüzden
otele vardığımda bu yeni aşıkların “Evet-Evet” kısımlarını söylerlerken salona
girdim.Şahitlerin, esprili yaklaşımları ve bu yeni genç çiftimizin olağanüstü
dansları ile çok güzel bir giriş hazırladılar bizlere.Öğrendim ki, damat ve
gelin bu dans için özel olarak ders eğitimi almışlardı.Kardeşimden beklerim,
eğer olacaksa en iyisi olmalıydı tabii ki.Giriş, en önemli kısım idi, bunun
için masama gidip tanışma ve selam fasıllarını erteledim.Dans bittikten sonra,
bir diğer ilk danslar yapıldı.Gelin babası ile, damat ise annesi ile ve onlara
diğer masalardan eşlikler geldi.Başlarda kalkmadım çünkü grip yüzünden hem
kendimi iyi hissetmiyor hemde dansa hazır hissetmiyordum.Sonunda ortalık sakin
iken gittim ve damadın annesi ile babasına yıllardan sonra yeniden selam
verdim.Tabii ki geleceğimi biliyorlardı çünkü damat beni şahsen aramıştı ve
emindi geleceğimden.Aslında, bir önceki günün verdiği yoğunluk ve yorgunluk
yüzünden az kalsın gidemeyecektim, hasta
halimle kalktım gittim.
Takımımdaki ufak bir sorun yüzünden, düğüne daha bir sportif
gittim.Gerçi böyle durumlar için, bu durumların uzmanı Barney’in bile rahat bir
düzine takımı bulunuyor.Aynısını bende yapmalıyım, elimin altında iki takım her
zaman bulunmalı sanırım.Buna bir ara dikkatle kafa yoracam.
Benim masamda tanıdık olarak, bir tek Hocamın Oğlu vardı
yanında sevgilisi-yada nişanlısı tam emin olamadım şimdi- onun dışında masadaki
diğer arkadaşları pek tanımıyordum, ama tanışma fasıllarında uzman olduğum için
hepsi ile tek tek tanıştım.Bir tanesinin takımı beni oldukça etkilemişti, ki
aynısından yada ona paralel bir takım kombinasyonu oluşturmak isterim.Bu sözünü
ettiğim arkadaş ise, bir dans
uzmanı.Nedimelerin masasında, neredeyse hepsini sahneye kaldırdı ve her
birinde farklı bir konsept&tema sergileyerek dans etti, tabii tüm salon
sallandı,çoştu ve eğlendi.Sanırım bu, yüksek derecede bir özgüven patlaması
olarak tarif edilse gerek.Gerçi, Hocamın Oğlu’ndan öğrendiğime göre, damat
bile, o “Evet” kısmında o kadar yüksek derecede gergindi ki, yüzünden belli
oluyordu.
Masamızda, fark ettim ki bir yada iki kişilik yer daha
vardı, merak ettim acaba onlardan biri memleketten gelecek olan diğer
kardeşimizin yerimiydi?Eğlence sırasında damat ile birkaç saniye de olsa yakın
durabildim ve bana hemen söyledi, memleketteki kardeşimizin son dakikada
gelemediğini ve buna da –benim gözümden- sanırım üzülmüştü.Çünkü damat bizleri
aramıştı, gelip gelemeyeceğimize dair.Kaç damat düğününe gelecek insanların
arasında gerçekten önem verip arar?Gerçi buna bir cevabım yok, bir araştırmam
lazım.
Her düğünün bir özelliği, bir karakteri, kendine özel bir
ânı vardır.Kankamın düğününde, bir sürü güzel şey gördüm.Anne ve baba, salona
yakın bir odada çocuklar için özel bir kısa video hazırlıyorlardı, tam ben
ayrılmak için onlara iyi akşamlar dilemek için.Duvarın kenarından baktım da
fark ettim anne ve baba oturmuş, güzel bir video röportajı yapıyorlardı.Hepsi
olmasa da, birkaç cümlelerini duydum, ve çok etkilendim.Bir hatıra bir miras
olarak çocuklara kalacak ufacık bir video olsada, değeri çok büyüktür.Salonun
girişinin hemen yanında anı defteri vardı.Defteri, ayrılırken fark ettim ve
bende bir katkıda bulunmak istedim.Sonuçta kankamın düğünü için kalkıp
geldim.Basit birkaç soru ile bu gençleri soruyordu defter bana.Kendimle ilgili
düşüncelerimi ve onların yıllar sonra nerede ve ne zamanda olacaklarını
cevapladım.Bir parça anıda benden kalsın diye, kankama eski ismini armağan
olarak deftere yazdım.
Düğün sırasında aslında çok frekanslı bir radyo vericisi
gibiydim.Gerçi böyle güzel etkinliklerde bir parçam tiyatro sahnesi
gibidir.Sahnemde karakterimi oynarım ama arkada sözlerimi sorgular,
senaryolarımı tekrar tekrar gözden geçiririm.
Bu düğünde de ara ara o moda girdim.Gözlerim düğünü
izlerken, kafam soruların arasında dolanıyordu.Bir düğünün kaça patlayacağı,
ilk dansın nasıl olması gerektiğini ve ilk dans müziğinin seçimi, evet-hayır
sırasındaki gerginliği azaltmanın yöntemi, düğünde nasıl görünmek gerektiğini,
…v.b gibi soruların arasında dolaşmaktan aklımı, labirentte peynir arayan bir
fare gibi kaybettim bir ara.Damat kankam, kız istemeye gittiklerinde yanında
babası da varmış elbette.Şimdi adetleri yada gelenekleri bir kenara koyarsak,
sevdiğiniz kızı istemeye nasıl gidersiniz?Yada kiminle gidersiniz?Cevap büyük
ihtimalle baba olacaktır, veya dede belki.Kızı istemeye gidecek olan kişinin
öncelikle aklı başında ve o sorumluluğu alacak biri olması öncelikli.Ve
gidilecek kişi sayısı da önemlidir.Damadın anne babası varsa kardeşleri ve aile
büyüklerinden 1-2 kişi, kısaca bu sayı en fazla 6-7 kişi olmalıdır.Bu liste
sanki bir alışveriş listesi gibidir ve bitmezde bitmez.Sonuçta bu listeye el
atıp değiştirmek de bize düşmez, sonuçta bu bir gereksinim listesidir ve
geleneklere göre yapılması hem kız hemde erkek tarafı için önemlidir.
Ben ne yapabilirim o zaman bu durumda?Kız istemeye gidecek
olursam eğer-inşallah tabii –ki yanımda kimi götüreceğim?Benim babam rahmetli,
aile büyüğü olarak iki dedemde rahmetli, doğal olarak erkek nüfusu yok denecek
kadar az.Bir tek dayı ve amca var, onlarında bu büyük sorumluluğu kabul edip
etmeyeceklerini de açıkçası bilemiyorum.Bir aile büyüğü olarak, bir erkeğin o
gün orada olması zorunlu elbette, sanırım ben bu noktada bir rakam yenik
oluyorum.
Bir büyüğüm demişti, düğünler genelde, damat ile gelinin
arkadaşlarının da tanışması için bir temeldir.Sağdıçlar ve nedimeler
tanışırlar, onlarda danslarını ederler ve yeni bir aşk ateşi orada, o pistte
alevlenir.Bu o zaman, bir düğüne gitmek olmuyor, güzel kızları avlamak oluyor.
Ben oraya kız avlamak yada tavlamak için gitmedim.Kankamın
mutlu günü için gittim, bir kısmet çıkarsa da eğer, hayırlısı olsun dedim.Olmadı.Üzülmeli
miyim yoksa ümidimi yitirmeli miyim?Çünkü evlilik, eskilerin dediği gibi öyle
kolay olan bir şey değil artık.Kusursuz işleyen bir saat gibi olmalı bu süreç,
yörüngeye gönderilecek bir roket gibi her detayı atlanmadan her ayrıntıya bakılmalı
ve bunu benim şu anda yapacak imkanım, ne yazık ki yok.Artı, nedimeler
masasındaki tüm bayanları teker teker dansa kaldırıp her birinde farklı
konseptte dans sergileyen o eleman gibi bir özgüven patlamasını da şu anda
yaşayamam, çünkü o kadar güçlü değilim.
Güzel yada Çirkin olmak değil burada önemli olan,
birbirlerine karşılıklı değeri verecek iki farklı etken olmalıdır önemli olan
burada, tıpkı Ay-Güneş gibi,Ying ve Yang gibi,pozitif-negatif gibi, ve Güzel ve
Çirkin gibi,…Bunlardan biri olabilirim, ama eşim için diğeri de olmalıyım.Önce
bir arkadaş olmalıyım ki sonra sevgili ve sonunda saygıdeğer bir eş olabileyim.Baba
ve dede olmak onlar farklı birer hayat basamakları, şimdi sırası değil.
Benim için evlilik, ötesini göremediğim bir deniz şu
anda.Benim için evlilik, büyük değişimin henüz gerçekleşemediği bir
dönemeç.Benim için evlilik, doğacak olan Güneş’in henüz doğmamış olduğu bir
ufuk çizgisinin ötesi demek.Benim için evlilik,…
Yinede mutluyum, çünkü kankam evlendi.Kurdele’nin bir
parçasını yutmaya kısmetim olmadı, yinede hayırlısı ufukta ne ise o olsun biz
geride kalanlara.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder