Efendim şimdiden herkesin Yaz mevsimini ve tatilini kutlar ve doya doya, neşeli, bol sohbet ve eğlence dolu bir tatil dilerim.
Yaz mevsimi dendi mi
pek tabii ki aklımıza deniz gelir.Denize gider, denize girer, denize bombalama
atlarız, ıslanır çıkar ve kor gibi yanan Güneş'in altında yanarız, en seksi
duruşumuzla.
Bazılarımız dalıp,
derinliklerdeki eşsiz güzelliklerini de keşfedebilir, güzelim denizlerimizin.Bu
Yaz sezonunda yapmak istediğim de bu benim.Dalacağım ve şanslı isem Atlantis'i
bile keşfedeceğim.Ancak daha da şanslı olursam, belki bir denizkızı bile görürüm.
Şimdi şaka ve
espriyi bırakayım ve geleyim asıl konuya.Yaşadığımız Dünya'yı, bilim insanları
keşfettikçe keşfediyorlarsa bile, daha görmedikleri, bulamadıkları düzinelerce
güzellik ve sırlar saklıyor Dünya'mız.Bunun bir kısmı da denizlerde yatıyor.
Daha ne kadarını
keşfettik ki bu engin suları?Yüzde birkaçı diyelim, çünkü çok büyük bir alandan
söz ediyoruz ve bu alanı keşfe çıkmak o kadar kolay değil.Bir kere teçhizatlara
ihtiyacımız var, çünkü işin içinde derinlik kavramı var.Sahillerde bunu nasıl
hissederiz ki?Hissetmeyiz tabii ki, ama…
Birazcık açıklara
gidersek, şöyle 400-500 metre kadar açılalım bakalım kıyıdan uzağa, işte o
zaman altımızda algılayamayacağımız bir derinlik ile göz göze geliyoruz, ki bu
dediğim mesafede bile o kadar fazla değil.Buyrun Büyük Okyanus'taki MarianaÇukuru'na.Oranın derinliği 10. kilometreden az daha fazla.Altınızda böyle bir
derin boşluk olduğunu düşünün bir üzerinde yüzerken!
İnsanoğlu bile bu
Çukur'a ancak birkaç kez gidip geri dönebilmiştir çünkü ortada muazzam kuvvetli
bir basınç bulunmaktadır.Yakın zamanda da, Avatar filminin yapımcısı JamesCameron'da bu ezici basınç altındaki derinliğe inmiştir özel yapım bir araçla,
ve güzel bir Denizkızı görünce korkup geri kaçmıştır.
Şaka bir yana,
denizler ve okyanuslar ile ilgili bildiklerimiz koca bir hiçlikten ibaret.Çünkü
gördüklerimiz çok az, yaygın inanışa göre.
James Cameron'un Denizaltı |
Bende kafayı bu
gizemli yaratıklara taktım, geçenlerde eski bir komedi filmini izlerken.
Bir Denizkızı, üst
kısmı insan, alt kısmı da balık kuyruğu görünümünde olan, efsanevi su
yaratığıdır.Bu canlılar, Afrika, Avrupa ve Asya'da dahil pek çok kültürlerin
folklorunda görünür.
Bunlara ait ilk
öykülerin, eski Asurlularda ortaya çıktığı sanılmaktadır.Asurlulara göre,
tanrıça Atargatis, insan sevgilisini kaza sonucu öldürmesinin utancından
kendini bir denizkızına dönüştürmüştür.
Bazı eski
kültürlerde, seller, güçlü fırtınalar, boğulma veya deniz kazaları gibi
olayların denizkızları ile ilişkisi olduğu görülürken, bazı öykülerde ise,
insanlara karşı şefkatli ve bağışlayıcı,aşık olan varlıklar olarak
anlatılırlar.
John Collier: The Land Baby |
Antik çağlarda,
Yunan Mitolojisinde önemli bir yer edinen efsanevi deniz canlıları
Siren'lerinde aslen denizkızlarının ataları olduğu inancı öngörülmüş olsada,
tarih uzmanları, geçmiş çağ denizcilerinden kalan yeminli ifadelerdeki
"Denizkızı" tanımlı varlıkların aslen, deniz aslanları olduklarını
öngörerek, denizcilerin yanlış benzetme yapmış olabileceklerini
düşünmektedirler.
Büyük kaşif KristofKolomb'un bile Karayip'leri keşfederken görgü şahidi olduğu ve rapor
ettiği bu "Denizkızı" varlıkları, 20. yy.'da da okyanusa kıyısı olan
ülkelerce rapor edilmiştir.Buna rağmen Birleşik Devletler Uluslar arası OkyanusServisi-kısaca NOAA-, 2012 yılında yaptığı bir açıklama ile, denizkızlarının varlığına
ilşkin belirtilmiş hiçbir kanıt bulunamadığını dile getirmiştir.
Bu terim, aslen eski ingilizce dilindeki, Deniz(Mere) ile genç kız(Maid) kelimelerinin birleşiminden türemiştir.
Yukarıda da söz ettiğim gibi, tarihte bilinen ilk öykü eski Asurlular'dan geliyor.Tanrıça Atargatis, bir insana aşık olmuştur, ancak onu öldürmüş olmasının verdiği utançtan, kendini suya atar ve kendini bir balığa dönüştürmek ister.Ancak su, onun kudretli güzelliğine boyun eğemeyince, bu kez kendini bir denizkızına dönüştürür.Ancak, Babil efsanelerinde ise, insan başı ve kolları olan bir balık figürü ile özdeşleştirilir.
Diğer bir popüler efsane ise Antik Yunanlılardan gelmektedir.Büyük İskender'in kız kardeşi, Makedonya prensesi Selanik anlatılır.Efsaneye göre, İskender Ölümsüzlük Pınar'ını bulmak için sefere çıkar ve pınardan alınmış bir şişe su ile kız kardeşinin saçlarını yıkar.Ancak İskender'in ölümünden sonra, Selanik canına kıyar ve kendini denize atar, -ki bu denizin Ege Denizi olduğu söylenir pek çok kaynakta- ve boğularak öleceğine, bir denizkızına dönüşür ve yüzlerce yıl boyunca yedi denizlerde denizcileri yargılar durur.Kendisi ile karşılaşan denizcilere her seferinde aynı soruyu sorar.
"Kralımız İskender yaşıyor mu?" sorusunun cevabı aslen, "O yaşıyor ve hükmettiği Dünya'yı fethediyor." budur, ve Selanik doğru cevabı veren gemi ve mürettebata sakin denizlerde güvenle yol almalarını sağlar, farklı cevap veren denizcileri, karanlık derinliklere çekmek için öfkeli bir Gorgon'a dönüşür Selanik."Gorgon" Yunan mitolojisinde, berbat, korkunç ötesi dişleri olan ve saçlarının olduğu yerde canlı yılanların bulunduğu bir yaratıktır.
Büyük eserlerden biri olan Binbir Gece Masalları'nda da denizkızları bazı hikayelerde karşımıza çıkarlar.Eserde, daha çok deniz insanları olarak geçen bu varlıklar, anatomik olarak karaya bağlı insanlar olmalarına karşın, suyun altında yaşama ve nefes alabilme özellikleri ile doğarlar.
Mitolojide, denizkızlarının aksine, denizerkekleri de var olmuştur, ancak akranları denizkızlarına oranla daha çirkin ve daha vahşi yaratıklar olarak tanımlanırlar.
Mitoloji ve efsanelerin dışında, yeminli olarak rapor edilmiş olaylar ile doludur şu son binyılımız, bunlardan en bilineni, İngiliz korsan Karasakal'ındır.Karasakal birçok seferinde mürettebatını haritalandırılmamış rotalardan geçirmiştir, bunların bir kısmında, daha sonradan "Büyülü" olarak nitelendirecekleri deniz canlıları yada denizkızları olarak tarif etmiş ve onların varlıklarından büyük korku hissetmişlerdir.Denizkızları, denizciler için çoğunlukla kötü talih olarak ün salmıştır, çünkü o zamanlarda yaygın olan inanışa göre, denizkızları denizcileri etkilemek için onlara altın sunarlarmış, ve altını almaya teşebbüs eden denizcileri denizlerin derinliklerine götürürlermiş.
Peki bizim popüler kültürümüzde ne kadar etkililer bu varlıklar? Çok etkililer, hemde o kadar çok etkililer ki, Dünya'nın her yerine dağılmış yüzlerce eser var, denizkızlarını temsil eden.Bunlardan en bilinen örneği, Danimarka'nın başkenti Kopenhag'daki "Küçük Denizkızı" heykelidir.
Oz Dünyası'nın yaratıcısı L. Frank Baum'da bu canlılar ile ilgili bir hikaye yazmıştır.
En çok bilinen eser ise Hans Christian Andersen'ın "Küçük Denizkızı" öyküsüdür.Gemi kazasında neredeyse boğulan prensi kurtaran denizkızı, prense aşık olmuştur ancak tek engel vardır o da kara.Prensi yeniden görmek için deniz cadısı ile anlaşır ve karaya çıkmak için bacaklara sahip olmasına karşın sesini takas edecektir.
Bu eseri, Walt Disney Stüdyoları aynı isimle sinemaya sunmuşlardır 1989 yılında.Bu yapım dışında, sinemada pek çok filmde denizkızlarına yer verilmiştir.Narnia'nın engin denizlerinden tutunda, Peter Pan'in Olmayan Ülke'sindeki deniz perilerine kadar,...v.b.
Benim en beğendiğim film ise 1984 yapımı olan "Splash" olmuştur.Yine bir deniz kazası geçiren gencin yıllar sonra kendisini o kazada kurtaran şeyin aslen bir denizkızı olduğunu öğrenmesi ve sonrasında gelişen komik olaylar,...diye gidiyor da gidiyor.
Yakın zamanda bir filmde daha göründü denizkızları.Karayip Korsanları serisinin son filminde, çılgın kaptanımız Sparrow Gençlik Pınar'ını arar iken onun ritüelinde kullanılması için denizkızının gözyaşlarına ihtiyacı olduğunu anlar, ancak onu elde etmenin o kadar da kolay olmayacağını öğrenir.
Ve yazının sonuna gelir iken, olur da sahil kesimine gidecek olur isem, biraz yüzüp sonrada bu gizemli mitolojik canlıları araştıracağım.
Yukarıda da söz ettiğim gibi, tarihte bilinen ilk öykü eski Asurlular'dan geliyor.Tanrıça Atargatis, bir insana aşık olmuştur, ancak onu öldürmüş olmasının verdiği utançtan, kendini suya atar ve kendini bir balığa dönüştürmek ister.Ancak su, onun kudretli güzelliğine boyun eğemeyince, bu kez kendini bir denizkızına dönüştürür.Ancak, Babil efsanelerinde ise, insan başı ve kolları olan bir balık figürü ile özdeşleştirilir.
Diğer bir popüler efsane ise Antik Yunanlılardan gelmektedir.Büyük İskender'in kız kardeşi, Makedonya prensesi Selanik anlatılır.Efsaneye göre, İskender Ölümsüzlük Pınar'ını bulmak için sefere çıkar ve pınardan alınmış bir şişe su ile kız kardeşinin saçlarını yıkar.Ancak İskender'in ölümünden sonra, Selanik canına kıyar ve kendini denize atar, -ki bu denizin Ege Denizi olduğu söylenir pek çok kaynakta- ve boğularak öleceğine, bir denizkızına dönüşür ve yüzlerce yıl boyunca yedi denizlerde denizcileri yargılar durur.Kendisi ile karşılaşan denizcilere her seferinde aynı soruyu sorar.
"Kralımız İskender yaşıyor mu?" sorusunun cevabı aslen, "O yaşıyor ve hükmettiği Dünya'yı fethediyor." budur, ve Selanik doğru cevabı veren gemi ve mürettebata sakin denizlerde güvenle yol almalarını sağlar, farklı cevap veren denizcileri, karanlık derinliklere çekmek için öfkeli bir Gorgon'a dönüşür Selanik."Gorgon" Yunan mitolojisinde, berbat, korkunç ötesi dişleri olan ve saçlarının olduğu yerde canlı yılanların bulunduğu bir yaratıktır.
Büyük eserlerden biri olan Binbir Gece Masalları'nda da denizkızları bazı hikayelerde karşımıza çıkarlar.Eserde, daha çok deniz insanları olarak geçen bu varlıklar, anatomik olarak karaya bağlı insanlar olmalarına karşın, suyun altında yaşama ve nefes alabilme özellikleri ile doğarlar.
Mitolojide, denizkızlarının aksine, denizerkekleri de var olmuştur, ancak akranları denizkızlarına oranla daha çirkin ve daha vahşi yaratıklar olarak tanımlanırlar.
Mitoloji ve efsanelerin dışında, yeminli olarak rapor edilmiş olaylar ile doludur şu son binyılımız, bunlardan en bilineni, İngiliz korsan Karasakal'ındır.Karasakal birçok seferinde mürettebatını haritalandırılmamış rotalardan geçirmiştir, bunların bir kısmında, daha sonradan "Büyülü" olarak nitelendirecekleri deniz canlıları yada denizkızları olarak tarif etmiş ve onların varlıklarından büyük korku hissetmişlerdir.Denizkızları, denizciler için çoğunlukla kötü talih olarak ün salmıştır, çünkü o zamanlarda yaygın olan inanışa göre, denizkızları denizcileri etkilemek için onlara altın sunarlarmış, ve altını almaya teşebbüs eden denizcileri denizlerin derinliklerine götürürlermiş.
Peki bizim popüler kültürümüzde ne kadar etkililer bu varlıklar? Çok etkililer, hemde o kadar çok etkililer ki, Dünya'nın her yerine dağılmış yüzlerce eser var, denizkızlarını temsil eden.Bunlardan en bilinen örneği, Danimarka'nın başkenti Kopenhag'daki "Küçük Denizkızı" heykelidir.
Küçük Denizkızı Heykeli |
En çok bilinen eser ise Hans Christian Andersen'ın "Küçük Denizkızı" öyküsüdür.Gemi kazasında neredeyse boğulan prensi kurtaran denizkızı, prense aşık olmuştur ancak tek engel vardır o da kara.Prensi yeniden görmek için deniz cadısı ile anlaşır ve karaya çıkmak için bacaklara sahip olmasına karşın sesini takas edecektir.
Bu eseri, Walt Disney Stüdyoları aynı isimle sinemaya sunmuşlardır 1989 yılında.Bu yapım dışında, sinemada pek çok filmde denizkızlarına yer verilmiştir.Narnia'nın engin denizlerinden tutunda, Peter Pan'in Olmayan Ülke'sindeki deniz perilerine kadar,...v.b.
Benim en beğendiğim film ise 1984 yapımı olan "Splash" olmuştur.Yine bir deniz kazası geçiren gencin yıllar sonra kendisini o kazada kurtaran şeyin aslen bir denizkızı olduğunu öğrenmesi ve sonrasında gelişen komik olaylar,...diye gidiyor da gidiyor.
Yakın zamanda bir filmde daha göründü denizkızları.Karayip Korsanları serisinin son filminde, çılgın kaptanımız Sparrow Gençlik Pınar'ını arar iken onun ritüelinde kullanılması için denizkızının gözyaşlarına ihtiyacı olduğunu anlar, ancak onu elde etmenin o kadar da kolay olmayacağını öğrenir.
Pirates of the Caribbean: Stranger Tides |
Ve yazının sonuna gelir iken, olur da sahil kesimine gidecek olur isem, biraz yüzüp sonrada bu gizemli mitolojik canlıları araştıracağım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder