31 Aralık 2013 Salı

3'lü "Y" Listem...


    İçinde bulunduğumuz 2013 yılını da yavaşça bitirmek üzereyiz.Ay sonunda 2014 yılına gireceğiz.Ben, pek yeni yıl temasına alışkan değilim, ama insanlara ayak uyduruyor, varsa bir eğlence katılıyorum, yoksa da eğer evimde kendime eğlence üretiyorum.Geçmiş yıllarda çoğu kez böyle yaptım.
    Hani herkes, yeni bir senede, yeni bir takım şeyler ister durur ya, benimde pek tabii var isteklerim elbette.Henüz Ocak ayına girmedik, ama ben önceden herkesin 2014 yılını buradan kutlamak isterim.Mâlum 31 Aralık-1 Ocak arasındaki sürede ülke genelinde tüm iletişim hatlarımız çöküyor, SMS ve diğer servisler sayesinde.
    Ben bu listeye, “3’lü Y” dedim.Açılımı ”Yeni Yılda Yapacaklarım” diye geçiyor.Tabii, sizler dilediğiniz gibi listenize kendi seçtiğiniz isimleri verebilirsiniz.
Başlayalım o zaman.

    Ne kadar hareketli bir metabolizmaya sahip varlıklarız değil mi?İnsan vücudu, hareketsiz imiş gibi dursa bile, her saniye hareket halinde, istesek de istemesek de.Bu mekanizmayı formda tutmak için ne yapmamız lazım?Spor yapmamız lazım.Benim tercihim ise Outdoor Spor türleri ve dans oldu 2014’de.Outdoor derken, tırmanış yapmaktan tutunda, bisiklet sürmeye veya temiz havada bir çayır yürüyüşüne kadar insanın içini açacak kadar ferahlatıcı bu sporlar ile kendimi hergün yeniden resetleyeceğimden eminim.Peki dans nasıl olacak?İçimiz her an kıpır kıpır iken, o durmayan enerji akışını nasıl kontrol edeceğiz?Tabii işin özü, hareketlerde.Başlangıç olarak Salsa dansını öneren arkadaşlarım var, duyduğuma göre daha komplike ve daha çok enerji isteyen dans türleri de var, biz iyisi mi arkadaşlarımızı dinleyelim.
    Karnı acıkan var mı?Ben varım.Açlıktan büzüldüm demeliyim.Evet, yiyecek, insan bedeninin yakıtı, onca çeşit meyvesi sebzesi, tepsisi kasesi ile her gün lezzetle hazırlayıp, sonrada afiyetle yediğimiz onlarca çeşit yemeklerle karnımızı doyuruyoruz.Tabii ki, biz geleneksel mutfağımızla, yani Türk Mutfağı ile gurur duyuyoruz.Acısından, tatlısına, ekşisine kadar düzinelerce çeşit yemeklerimiz var.Benim tercihim, İtalyan ve Fransız mutfağı 2014’de.Gerçi Meksika mutfağını da merak etmiyor değilim, ama çok acı yemekleri.Belki araya sıkıştırabilirim.Aslında tüm yemekler, birbirinin aynı, yani genel tabloya göre bakacak olursanız.Bildiğin soğan ordada üretiliyor, burada da üretiliyor.Fark nerede?Hazırlanışından, kullanılan yönteme, serpilen baharatlarından, verilen lezzete dek her aşaması farklı.İşin lezzetli kısmı da işte burada görünüyor. 
    Bir bebeğin yada küçük bir çocuğun en yakın arkadaşı ve en sevdiği eşyasıdır, “oyuncak” diye ifade ettiğimiz ekipmanlar.Genç yaşlı, hiç ayrım olmaksızın, zevkle oynanabilecek oyuncaklar ile büyüdük de büyüdük.Benim için oyuncak demek, sürekli Lego ve arabalar olmuştur.Şimdiki zamanda ise, Lego yine statüsünü korusa bile, araba merakı çok kalmadı.Yerine aksiyon figürleri ve Board oyunları geldi.Aksiyon figürleri, bu aralar her tür kitleye seslenerek sergileniyorlar, board oyunları ise, ne bilim pek oynayan yok çevremde.Belki ben onları teşvik ederim.Yeniden sıkı bir Monopoly mücadelesine girmek güzel olur.Ülkemizde Lego, biraz yüksek fiyata geliyor, yinede geliyor.Favorim ise Teknik Legolar, çünkü bir yapboz gibi kafa istiyor yapması.Ama yapması çok zevkli, eskiden rahmetli babamın aldığı Teknik Legoları, yapamayıp pat diye bir tarafa atardım.Şimdi ise, güncel olarak takip ediyorum teknik modelleri.Komplike bir modelini en kısa sürede alacağım.
    Bu seçeneği, aslında alt komşum sağ olsun beni 2-3 ay erkenden yeni bir mekana davet etti ve o mekanın-sanırım bana göre- yeni joker elemanı ben oldum.Mekanda güzel, oraya sürekli olarak takılan insanları da güzel.Gerçekten çok cana yakın insanlar ile tanıştım.Belki biraz fazla hızlı gidiyor olabilirim, emin değilim.Yani imkanım olsa, bu güzel insanlar ile daha fazla görüşmek ve oturup-birazcık kahve eşliğinde sohbetler etmek istiyorum.
    Eskiden masaüstü bilgisayarlar derlerdi.Sonradan, dize konulan “dizüstü” diye bildiğimiz bilgisayarlar çıktı.Tabii biz o zamanlar, yani ben o zamanlar bilgisayarları, içi yüzlerce devreler ile dolu makinalar sanırdım.Meğerse, birkaç parça kartın birleşiminden oluşmuş bir mekanizma.Tabii teknoloji ilerledikçe, bilgisayar kavramı iyice makyajlandı.Şimdi, cebimizdeki koca ekranlı telefonlar bile, eski bir Celeron’un yaptığından daha fazla işlem gücü yapıyor.Peki benim tercihim nedir, bu 2014’de?Cevabım tek, AİO modelleri, yani “All-in-One” diye bilinen, hepsi bir arada bilgisayarları.Efendim bu bilgisayar türüne en iyi örnek yine Apple firmasından geliyor.Bu, -Hepsi bir arada- modeli olan İMac bilgisayarlar, 25 inç’ten 27’e kadar büyük ekran ölçüleri ve bir o kadar büyük fiyat”cık”ları ile herkesin beğenisini kazanıyor.Ancak ben, Acer ve HP’ye odakladım kendimi.Belki İMac kadar güçlü yada muhteşem olamazlar.Ben seçtim bu ikiliyi, ama kararsızım şu anda, çünkü her iki firmanında iyi modelleri var ve aradaki fark çok az.Şimdilik, birkaç modeli inceliyorum.Sene başında hangisi kafama yatar ise, bir tanesinin sahibi ben olacağım.
    Can sıkıntısı yaşar mısınız?Neden canımız sıkılsın ki?Tanışmadığımız bir sürü insan, okumadığımız bir sürü kitap, henüz izlemediğimiz bir sürü dizi ile film ve daha el atmadığımız düzinelerce aktivite-hobi ve etkinlik bizi bekliyor.Daha bunların içine, müzik yada seyahat gibi şeyleri eklemedim bile.Peki benim tercih(ler)im ne(ler)dir?Bunlar Blogyazarlığı, bira mayalamak, amatör astronomi, kitap okumak, müzik aleti çalmak, model maket yapımı, bahçecilik, Origami sanatı,…ve daha pek çok çeşit ile liste uzadıkça uzuyor.İnanın ki, daha niceleri var ve insanın sınırları yok bunların hepsini denemek için.Sizlere önerim, rahat bir zaman ayırın ve “Yapmak istediğim 100 hobi” diye bir liste yapın kendinize.Çünkü hobiler her yerde aynı olsa da, onu uygulayıp yeni yeni şeyler üretecek olan kişi siz olacaksınız.
    İstanbul, benim doğduğum şehir değil.Evet burada yaşıyorum, ve her günün sabahında akşamında, bu güzel şehrin, ezilmekte olan trafiğinin içinde bir gidiyorum bir geliyorum.Şikayetçi miyim, bazen.Peki bu seçeneği ne için başlık attım.Şunun için, uzun zamandır araç kullanmıyorum, aslında çok uzun zamandır kullanmıyorum, çünkü pek ilgim yok.Çok meraklı değilimdir, arabalara,motorsiklete yada diğer tekerlekli vasıtalara(bisiklet haricinde).Ancak genişlemekte olan bu trafikte ve onun araç nüfusunda, artık kendime bir vasıta almayı uygun görüyorum.Peki tercihim nedir?Asıl öncelik araba olmalı, çünkü ev halkınında yeri gelir kullanması gerekir.Araba için farklı planlar düşündüğümüz için, ben şimdilik istediğim ulaşım aracına yönelmek isterim.Şehir içinde bir Vespa yada Scooter ile aralardan kurtularak yolculuk yapmak iyi gelebilir.Tabii tehlikesi yok mu, elbette var.Benim aklımda ki ise, daha çok şehirlerarası yollara da dayanabilecek bir model geçiyor.Bu tür modellere “Touring” veya da “Cruising” diye başlık atılıyor.Biraz iri gibi görünmelerine karşın, gördüğüm kadarı ile, kullanıcısını yarı yolda bırakmıyor.En iyilerinden “Touring” denince, akla tabii ki Harley Davidson markası geliyor, ama o biraz pahalı gibi göründü gözümde.Yine de o kadar pahalı gibi durmasa da, havası da ayrı bir etken o modellerin.Bilgisayar başlığındaki gibi, burada da, kesin bir adım atmak istemem.Birazcık araştırmaya devam.
    2013’ün son aylarında, sağolsun yine, alt komşumun davet etmesi ile bir mekanla tanışma fırsatım olmuştu.Mekanın, Kadıköy’ün en sosyal mekanı Moda’da olduğunu geçmiş bir yazımda anlatmıştım.Şimdi, çevre genişlemeye başlıyor.Moda’yı yıllarca, labirent gibi bir mahalle sanırdım, şimdi görüyorum ki, yine öyle, şimdi yolların nereye çıktığını anlıyor ve görebiliyorum.Gittiğim mekan ile bağlantılı olarak, birden çok mekan(lar)a girme ve uğrama fırsatım oldu.Şimdi birkaçını, kendime favori olarak benimsedim, ve çevre etkileşimim insanlar bazında da artmakta olduğu için, bu mekanları zamanla tanıma fırsatım olacak.Hatta elimde bir harita bile var, ki onu ofisteki İtalyan mimar büyüğüme verdim.Neyse ki, Moda’da pek çok mekanda bedave bu haritalardan bulunuyor.Şehir sınırlarının dışına, şu anda çıkamam sanırım.Yani dışarıdaki Dünya’yı keşfetmeye daha zaman var.
    Doğru mu , yoksa yanlış mı hatırlıyorum, bilmiyorum, kutsal kitabımız için ilk emir “OKU” olmuştur hani.Sanırım doğru hatırlıyorum.Okumak, benim için baş ağrısına iyi gelecek bir ilaç, can sıkıntısına iyi bir hobi ve uzun ve sessiz yolculuklara iyi bir arkadaş-dost- olurlar.Kitap okumaktan hiçbir zaman pişman olmadım ve utanmadım da.Kitap derken sadece kitap değil, okuduğum dergilerim de var.Bazı üniversite yoldaşlarımın, üniversite zamanları aldığım dergilerimin sayfalarını okumaktan çok, yapışkanlarla yapış yapış ede ede dergilerimin içine etmelerini bilirim.Üzgün müyüm, hiç değilim.Bir düzineden fazla yeni kitap seçtim bile, hatta bir kitap etkinliğine katıldım ki, geçen gün etkinlikte eşleştiğim kitapsever bayan, yeni yıl hediye kitabımı gönderdi.Aynı şekilde bende ona hediye aldım ve bende ona gönderdim.Okumayacak yada okuyamayacak olsanız da, gidin D&R yada Remzi Kitabevi yada bir kitap dükkanına, gidin o kitaplara bir bakın.Sadece kapaklar bile içlerindeki sayfaları anlatıyorlar her zaman.Kitap dediğim de, sadece kitap olarak değil tabii ki, görsel içerikli olan kitaplar bile bir şeyler katıyorlar.Gerçi, görsel içerikli kitaplar biraz pahalı oluyorlar.Ben bile yıllar önce, görsel içerikli bir kitaba, 200 TL’ye yakın para ödedim.Pişman oldum mu?Hayır olmadım ve gerekirse yine öderim.
    İletişim ne güzel bir şeydir değil mi?Gezegenimizde, yüzlerce farklı dil var ve bir şekilde anahtar diyalogları öğrenerek birbirimiz ile iletişim içinde bulunuyoruz.Peki, ne kadar çok dil biliyoruz.Küresel bazda bilinen en büyük dil, İngilizce, hepimizin bildiği gibi.Tabii onunda altında Latince var, tıpkı İspanyolca,İtalyanca yada Fransızca dillerinde de olduğu gibi.Peki benim tercihim nedir?Birkaç sene önce, Japoncayı öğrenme ilgim vardı, şimdi rafta bekliyor o, şu anda isteğim İtalyanca-veya İspanyolca- ve Fransızca dillerini öğrenmektir.Bazen aklımdan, Rusça öğrenmek de geçiyor ama, o konuda bir düşüncem yok-şimdilik-.Hepsi bile birden olamasa bile, dillerden bir tanesine bu sene içinde başvuracağım.
    Hani derler ya, “Müzik, ruhun gıdasıdır.” Diye, sanırım kim demiş ise haklıymış.Bazen müzik, en yaralı durumları bile hızla onarabiliyor veya en rahatsız anları bile barıştırıp, ortamı yumuşatabiliyor.Eskiden, yoğun olarak pop müzik dinlerdim.Geçen birkaç yılda, sanatsal bir atılım yapıp, Jazz müzik dinlemeye odaklandım.Aslında Jazz, tek başına Jazz olmuyor, alt dalları olarak  o kadar çok çeşidi var.Country olarak düşününde, Latin yada Piano bazında olan türlerine kadar bulunuyor.Sadece jazz dinliyorum diyemiyorum bu yüzden.Bunun yanında, birde Chill ve Lounge denilen ve genelde halk arasında-kafa dinlemelik- salon türü müzikler olarak bilinen müzikler var, ve bunlarda kendi altlarında aynı şekilde bölünüyor ve gidiyor.Ben hangisini seçtim, derseniz, cevabım hepsi.Evet, hangi tür geliyorsa  dinliyorum ve inanır mısınız, her bir müzik sanki lezzetli bir tatlı gibi, kulaklardan beyne, pürüzsüzcesine akıp gidiyor.Hatta, internet dünyasında bununla ilgili, iki sayfa buldum.İlkinin adını unuttum, ama diğerini hiç kapatmıyorum, ofiste bile sürekli canlı yayın yaptırıyorum.
    Giyim kuşam konusunda, açıkcası hiçbir zaman bir stil yada moda akımına uymamışımdır.Gerek görmedim.Aklıma esen ne ise, gidip almış olurdum.Bunun sonucunda, sanırım tam bir karma stil yarattım kendi çapımda diyebilirim.Tabii kendime göre, başkasının ne düşündüğünü önemser isem, o zaman kafam karışabilir.2014 modası şimdiden hazırlanmış ve temalanmış olabilir.Peki benim tercihim nedir?Öncelikle, en yakında nerede varsa bir H&M mağazası keşfine çıkmak olacaktır.Dışarıdan bakıldığında, insana sıcaklık veren bir mağaza konsepti var bu markanın.Beğendim.Her zamanki gibi Mavi, kot pantolon olarak öncelikli tercihimdir.Aksesuar olarak da, aslında Kış mevsimini neredeyse yaşamıyoruz, bu yüzden aksesuar olarak, bere idi, atkı idi her türlü sıcak tutuculara, şu anda ihtiyacım yok diyebilirim.Yinede en fazla bir yada iki adet dolabımda olsun isterim.Üst olarak, geçmişte LC Waikiki mağazasına çok uğrardım, şimdide oraya uğramaya hazırım.Çünkü çeşitleri çok, hemde kaliteli.Tabii birde Lee var.Onu da unutmadan olmaz.Üst-baş-pantolon tamam, ya ayakkabı filan ne olacak?Normalde spor ayakkabı giymeyi severim, bu sene bunu bozup daha sade ve renk olarak abartmayacak ölçüde günlük şehir ayakkabıları giymeyi düşünüyorum ve bazı markaların buna uygun profilde modelleri de var.Yinede bir spor ayakkabı da dolapta bulunsun derim.Adidas ve Reebok tercihimdir, ancak son zamanlarda bazı arkadaşlarımda Puma markasını çok duymaya başladım.
Yeni bir kural-kısıtlama-:
    İnsan olarak, çoğu zaman, rutin yaptığımız aktivitelerimiz yada hareketlerimiz olur.Mesela faturalarımızı ay sonlarında gidip elden ödeme yada her sabah gidip gazetemizi alıp okumak,…v.b.Liste uzar gider.Benim yaptığım rutin aktivitelerden biri, her ay düzenli olarak dergi almak olurdu.Yaklaşık on yıldır her ay, hiç kaçırmadan okuduğum birkaç dergimi hemen ay başında gider alırdım ve ay sonuna kalmadan okur bitirirdim.Kimi zaman, beğendiğim bazı sayfaları alır saklardım, içeriği ve verdiği bilgi güzel diye.Tabii bu dergilerim, “Yeni bir kitap” başlığımda sözünü ettiğim dergiler olur efendim.Her ay, yaklaşık 30-40 TL gibi bir miktarı dergilere vermek beni rahatsız etti mi?Aslında etmedi, ancak sıkıldığımı söylemek isterim.Onca yıldır, sürekli okuyorum dergilerimi ve açık olmak gerekirse, kimi zaman bazı konular birbirini tekrar etmeye yönelirdi.Tahminimce üç yada dört sene kadar dergilere paydos etmek yerinde olur.Okumaktan kesilmedik canım, kitaplarımız başucumuzda.Peki başka?İşe giderken, hep aynı yolu veya aynı yolu hep aynı zamanda kat etmek de rutin bir aktivite.Mesela bir sabah işe farklı bir yoldan gidebiliriz değil mi?Asıl alınması gereken mutluluk, hedefe varmak değil, oraya giderken geçtiğimiz yoldur.Sakin bir yoldan da gidebiliriz yada trafiğin anasının ağladığı bir yoldan da gidebiliriz veya insanlarla dolu kaldırımları ve kafeleri olan bir yoldan da gidebiliriz.Ben, sabah işe giderken, atıyorum mesela sabah 8:30’daki otobüse binmeyip, 8:45’deki otobüse biniyor ve daha başka insanlar görüyorum her sabah.Tamam olabilir, ofise birkaç dakika-10 veya 15 dakika- geç kalıyorum, buna rağmen farklı insanlar ve farklı yüz ifadeleri görüyorum.Seçenek ve kriterler sınırsız.Rutin olmayıp, arada bir değişiklik yapmak, haftada bir gün bile olsa iyi gelecektir.
    Efendim, “Bonanza’nın önceki sezonunda ne olduğunu bilen var mı?Rosemary, San Juan amcamı hangi bölümde öptü?Feriha adını kaçıncı sezonda almıştı da, Emir ona o bölümde âşık olmuştu?” gibi sorularla sonu gelmez bir denize sürüklendik gittik, televizyon dünyasının içindeki dizilerde.Ne tür televizyon dizileri var?Çok canım, olabildiğince çok sayıda var.Hafif erotik olanından, aksiyon olanına veya saf korku unsurlu olanından, gülmekten çıldıracağımız kadar kafayı yiyebileceğimiz yüzlerce dizi var dünya televizyonlarında.Yeni açılan birkaç dizi de var, yeni sezonları ile mücadeleyi sürdüren dizilerde var.Ben yabancı dizileri izliyorum, kimse alınmasın.Bizim dizilerimiz, bir futbol maçı kadar uzun oldukları ve saçma sapan konulu esnetmelerden başka bir şey olamadıkları için, yabancı dizileri izliyorum.En beğenerek izlemekte olduğum diziler de şu anda Modern Family,Big Bang Theory,2 Broke Girls,…v.b.Bu diziler şu anda güncel diziler, ki birde eski klasik diziler var izlemekte olduğum.Mesela Evli ve Çocuklu, benim için tam bir komedi başyapıtıdır.Yabancı diziler, aksiyon olurlarsa 45-50 dakika arasında sürerken, komedi ve sit-com tarzı dizilerde en fazla 25 dakika kadar sürerler ekranda, ve bir dizi için bu iki süre gâyet yeterli.
    Akıllı telefonların, akıllı olmaktan çok, zayıf ve bitkin oldukları bir çağdayız.Evet, akıllı telefonlarımız, ne kadar güçlü işlem gücüne hâkim olsalar bile, düşük pil durumları yüzünden bir, en fazla ikinci günü tamamlayamadan tükeniyorlar.Akıllı telefon işte, sadece pili nasıl kullanacağını akıllı şekilde yapamıyor.Onun dışında, en yüksek HD ayarında fotoğraf ve filmi çekiyor, havada dolaşan Wi-Fi bölgelerine anında bağlanıp her türlü paylaşımı yapabiliyorlar.Benim tercihim, bir günü rahatlıkla çıkaracak pil gücü olan bir telefon seçmek bu yeni yılda.HTC ve LG’nin birkaç modeli ile Samsung’un iki tane modelinde oldukça iyi pil durumu bulunuyor.Valla, hiçbir model veremem, çünkü çeşit çok fazla.Ha tabii, bu kullanıcının durumuna da bağlı oluyor.Ben mesela, her saniyemi İnstagram yada Tivitır üzerinden, her yaptığım eylemi-ki bunlara yeme,içme,…v.b. dahil- sürekli bildirmeye gerek yok.Tamam paylaşmak güzeldir ama, her gittiğim mekanı, hatta onun lavabosunu bile paylaşmak demek, “yok artık arkadaş”  demek olmalıdır.
    Bu seçenek biraz yanlış oldu gibi, asıl demek istediğim oda içinde gözle görülür bir değişiklik gerçekleştirmek olacaktı.Benim odam, biraz ufak, lâkin rahatlıkla hareket edebileceğim ve gerek duyduğum eşyalarıma rahatlıkla erişebileceğim kadar geniş bir alan sunuyor.Bu senenin modası nedir, bilmiyorum ve pek de önemsemiyorum.Mavi ve beyaz renkleri ağırlıklı mobilyalar ile odada bir değişiklik yapmayı düşünüyorum.Özellikle, dar mekanlar için en iyi mobilya alternatifleri İKEA’da mevcut.Tabii farklı mobilya firmaları yada tasarımcıları da güzel alternatifler öneriyorlar.Kısacası seçenekler sınırsız.Mesela çalışma masama yeni sandalye ve televizyonum için koltuk seçimleri için Bellona’ya bakmayı düşünüyorum, çünkü güzel modelleri bulunuyor.
    Oyun dünyası çok ilginç bir dünyadır.Her türlü aksiyonu yaşıyoruz orada.Yeni moda, çevrimiçi oyunlar oldu şu son birkaç yılda.Mesela en son oynadığım oyun, yani beğendiğim açıdan, Simcity-2013 oldu.Tabii  doğru düzgün çevrimiçi oyuncu bulamadım hiç, oynadığım haritalarda hep.Yinede oyunun zevkinden hiç soğumadım.Hatta oyunun, bir genişleme paketi bile çıktı, ki onu henüz alamadım.Sadece Simcity ile sınırlı değilim.Ha birde, yakın zamanda çıkan büyük şeytanımız Diablo var, üçüncü kez cehennemi bize getirmesi ile birlikte.Onunda genişleme paketi çıkıyor, yani bir türlü kurtulamıyoruz bu şeytanın gölgesinden.Tabii, Diablo-III eski oyunlara inat, online bir oyun olarak karşımıza çıktı ve öylede gidiyor.Online oyunların çok olduğu şu zamanda, bende payımı almaktayım.Klasik bir EVE Online ve World of Warcraft oyuncusuyum ve oynamaktan da zevk alıyorum.Tabii sürekli başlarında bulunmuyorum, çünkü bir online oyun oynuyor iseniz, unutmamanız gereken en büyük kural şudur: Oyunu, para-altın, kredi veya ödül- kazanmak için değil, rekor süreli veya öldürmeli mücadeleler için değil, sürekli oyuna odaklanmak için değil, sadece zevk için oynayın.Çünkü dışarıda gerçek bir hayatımızda var ve öncelikli hayatımız odur, oyunlardaki diyarlar değildir.
    İster kısa süreli olsun, isterse bavul eşliğinde uzun süreli olsun, seyahat etmek her zaman gerekli bir unsurdur.Bütçeyi konuşmuyorum, sadece planlı olsun olmasın bir tatil kaçamağı yapmak her zaman iyi gelecektir.Peki nereye gidelim?Büyükşehir İstanbul’un çevresinde, haftasonu için kısa kaçamaklık düzinelerce yer var.Ülkemizi de biraz keşfetmekten bir sıkıntı çıkacağını pek sanmıyorum.Batı kesimlerinde, özellikle sosyete tayfalarının çok bulunmadığı pek çok güzel tatil beldesi var.Şu anda Kış’ın etkisinde olsak da, İlkbahar kapımızda.Sadece bir haftasonunu ayırarak seneyi, birkaç güzel tatil ile doldurabiliriz.
Yeni bir film:
    Sinema dünyası artık teknolojinin en altın çağını yaşıyor sanırım.Eskinin siyah beyaz filmleri klasik derken, şimdi DVD formatı bile klasik olmak üzere.Tabii, filmlerin ardı arkası kesilmiyor.Yeni filmler geldikçe izleyeceğiz elbet, peki eski filmlere de saygı göstersek nasıl olur?Girmekte olduğumuz sene 2014 oluyor.Tercih olarak, tam 30 yıl önceki sinema dünyasını sarsan filmleri izlemeyi seçtim.Belki bugün bile repliklerini yada tiplemelerini veya temalarını kullanmaktan kaçınmadığımız birkaç filmin 30 yıl önce çıktığını bilmek de, ayrı bir merak uyandırıyor.Bu filmler, -………………- gerçekten de 30 yaşına basmış filmler.Saygı gösterip izlemek lazım.Tabii yenileri de unutmayalım, mesela pek çok film serileri –ki Karayip Korsanları ve Yıldız Savaşları serisi özellikle- devam filmlerini hazırlamaktalar biz sinemaseverlere.Yeni filmleri beklerken, eskileri de unutmayalım sevgili sinemaseverler.Olur mu?
     Gençlerin söyleminde, "eskinin yerini asla dolduramayacak olan" diye geçer yeni bir sevgili yada kız arkadaş bulmak terimi.Kim bilir ne gibi hatıralar ve anılar geçmiştir bunu söyleyen âşıkların aralarında.Eskinin deneyimleri ile, yeni sevgilide ve ilişkide her türlü dikkati almak ister, her türlü şüpheyi, acil durum olarak görebiliriz.Her bir adım, sanki kıyamete gidecekmiş gibi geliyor olmalı böyle bir yapıda.Gerçeği söylemek gerekirse, sevgilinin yenisi eskisi olmaz, bana göre.Sevgiyi vermek, azim ve sabır göstermek, sevgiliyi edinmek ise onun kalbinde yer edinmek demektir.Size şöyle anlatayım, sevgili edinmek, kolay değildir, buna inat, zorda değildir.Benim bile, şunun şurasında, 4 yıldır bir  sevgilim olmadı.Herhangi bir sıkıntı duymuyorum, ha elbette bunun eksikliğini hissediyorum.Ama bu maçı kaybetmiş olmak değildir.Sosyal olmak bunun en önemli şartıdır.Arkadaşlarınız ile birlikte, etkinlikler, davetler, eğlenceler veya geziler düzenleyin, organize edin.Zaten bir sevgili evde oturup ekran başından sipariş vermekle olmaz.Çıkın gezin, arkadaşlarınız ile görüşün.Onlarında desteğini alın, bakın bu önemli.Arkadaş desteği de önemli.Ben mesela bundan zamanında zarar gördüm, hemde en saçmasından, en aptalcasından.Aslında bu konu ile ilgili detaylı konuşamam, çünkü çok büyük ve çok derin bir konu.Bununla ilgili belki ileride daha açıklamalı bir yazı hazırlayabilirim.Fakat, şimdilik siz kendinize inanın, bakın yeni bir seneye girmek üzereyiz hepimiz.Aşkı bu yeni yılda da yaşamak dileğim ile.

    Son maddenin, aslında başlarda olmasını isterdim, şansa bak sona kaldı.Benim yazım ile kalmayın, kendi yazılarınızı hazırlayın sevgili arkadaşlar, kendi listelerinizi, kendi hobilerinizi, kendi programınızı hazırlayın, yaratın yada yapın.Hepsi, size bağlı.
    Yeni bir senede, huzurlu ve sağlık dolu bir hayat dilerim tüm arkadaşlarıma, sevenlerime ve sevdiklerime.
Mutlu yıllar herkese...


Hiç yorum yok: